28 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Akdin Feshine Prelude / Ara Parantez

Ara Parantez
28 Kasım 2011

bırak
gümüş kürekleri
elinden

tutup bir ölüye sorulabilir mi
mezarından kaldırıp
denizatlarının nasıl öldüğü

bir çölün güldüğü neden.

24 Kasım 2011 Perşembe

Bozkır mı Duyduğum Yoksa Lhasa mı / 39. Gün

39. Gün
24 Kasım 2011

ah, kervanlar var giden, ve terkettiğim bir saray
eyvah! alnıma ortasından yazılmış kervansaray.

söyle; bu rüzgar gülünden kopabilir mi hiç?

16 Kasım 2011 Çarşamba

Şehirden Bilindik Sesler yahut Gayrıtabiî Bir Şiir / 38. Gün

38. Gün
16 Kasım 2011

Caddeden geçen tek arabaymışsın
balkonda bekleyen son adam
-mışım
camlarda sönmemiş bazı canlar
tırnaklarım
uzun ve sorumsuzca
parçalanmakta
yüzüm
Eskişehir' de haşir, prova...

Sızan, şilep değil
                          bir uçak
kulak tırmalayan motorlarıyla
önüm klimalar.

çünkü ayaz
durmak demektir.

Hışırdan
yoksa
köşeli bir dünyayı kim duyabilir ki...


Balkon kapısını kavi bir hareketle çekerken tül perdeleri yararak otel odasına geri girdi. ( Bilhassa ucuz motellerde ve devletin konaklama hizmeti sunduğu tesislerinde her şey öyle "bir işe yaramak" maksadıyla seçilmiştir ki kendinizi odanın içinde bir fazlalık olarak hissedebilirsiniz. Lüzumsuz tek bir eşya dahi yoktur. -İçe dönüş için iyi bir sebep ve özlenen ütopya, bir nevi olmak istediğimiz şey- Bunun yanında her biri muhakkak belli vazife gören eşya güzellikten ve bütüncüllükten o kadar uzaktır ki yüzleştiğiniz andan itibaren yabancılaşma süreci başlar ve pek hızlı ilerler. -Bir araya gelmesi imkansız olan çirkin muntazamlıklar silsilesi. Evinin ikamesi ve her türlü konforu sağlaman amacıyla sunulan gerçekten uzak, insanı iteleyen bir dekor. Yatağın ve komodinin oyuncak olduğunu düşünmek- )Yüzünden ışığın çekildiğini düşünüyordu. Kapıyı arkasından kapattı ve kilitledi. Sahne kararırken ilk defa bir filmde gece vakti ısı değişiminden kaynaklanan oda ve eşya gürültüleri kullanıldı. Balkon kapısı çift camdı.

FADE OUT

13 Kasım 2011 Pazar

Child in Jazz / 37. Gün

37. Gün
13 Kasım 2011

semt pazarında çocuklar dolanır
Mona Lisa ölür
yüzlerinin güzelliğinden.

kavgamızı hepsi hor görür
yumrukları gül kokar oysa.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Tilkinin Yurdu / 36. Gün

36. Gün
12 Kasım 2011

atılıyor.. atıldı.. atılacak taşlar
ekseni eğri ve geoid şeklinde
söyle!
ebâbil öfkeyi neden vazgeçsin*

düğme
iliğinden
nasıl geçerse
öyle bağlandı dünya.

Allah bizi hâl etsin
vesselam. Amin.


Haşiye:

satılıyor.. satıldı.. satılacak başlar
katılıyor.. kâtildi.. kaşılacak kaşlar
batılıyor.. âtıldı.. batılacak yaşlar
yatılıyor.. yatıldı.. yatılacak taşlar

Atılıyor; atıldı atılacak taşlar
atılıyor, atıldı... Atılacak taşlar!

ve tebarekallah...

11 Kasım 2011 Cuma

Şair Denirsen İstavroz Çıkar / 35. Gün

35. Gün
11 Kasım 2011

Takdim

bak şuara, bak ölüm
bak alkış. nasıl da yakışır ellerinde
çirkin bir uyum
içinde öldürüyorlar
bir çocuğu
arsızca hırsıyla
bir çocuğun.
beraber olmanın taksiratsızlığı bu...

evet, muhakkak böyle olmalı
halbuki gülüşler
hep teklifli
kızdırmayacak kadar zararsız artık
ve acıtacak kerte iğrenç.


Takdis

bakcânımbenimve aşk ilenekadavra güzeliz vebitiştiririzsözlericanımızistersek

nekadardaşahanesiniz ah hocambahşetseydinizdiğergamlıktanötürüşişenve

birnebzeneşedendeğilde öfke düşmanlığınızlabirvicdanınızdantaşanyüceduyguları

nasıldapalavrasızcasunulagiden insaniyetin bizlerekalıvermişmihmandarıolduğunuz

gerçeğinisunandiyaframınızdankeşke yegane faydalananbizolmasaydıköbürkilerde

istifadeetselerdiifadeedilebilirmüştereklerimiz temelidir yavşaklığımızındiyeherkese

seslenebilirdik.


Telvin

evet
öfke insaniyetin yegane temelidir.
kuyu duvarlarını
tolere etmeyeceğim.

çünkü gömleğim yırtıldı, önünden
Yusuf değil, yusufîyim.

sizi görmeden evvel ne yakışıklıydı gözlerim...

7 Kasım 2011 Pazartesi

Vaktin Kazasına Tekbir / 34. Gün

34. Gün
7 Kasım 2011

son cemaat dolu, alnımı koyacak bir mendilim yok
hasırlar boyu sokakta kalmış
başım yalınayak
hırsızlar var.

eskiden gazeteler daha seccade edilebilirdi
şimdi yüzüne bakılmaz oldular.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Şimdilik Herşey Kolunda / 33. Gün

33. Gün
5 Kasım 2011

Bildiğin mısırlar bardağa dolsun
direksiyon kırsın kucağımda çocuk
koyayım hotuna kazalar olsun
son potu önüme yığmazsam eğer.

bi şair "üç öğün bifteğe" doysun
hilede kumarıp şakta düşeyim
okul bandosunda ne hoş bi tuşeyim
borazanlar altından ölmezsem eğer.

afiyeler ile usayım bis gün
ah neye çağırsın beni teyirciler
tükenen sustalar var, bak semerciler
keşeğimi yokuşa gürdüysem eğer.

gülü kapından kopayazdı elim
batırırsam okulu saplar atılsın
işk ile koşayım yunus takılsın
tutup da yerden kaldırırsam eğer.

kot pantolon dizi çıksınlar cama
şol sünneti kılayım tipim kesilsin
bak aldatırsam pipim kesilsin
cafer' e bir bez uzanırsam eğer.

NLP de bi boka yaramadı aq...

4 Kasım 2011 Cuma

İsabet Oranı / 32. Gün

32. Gün
4 Kasım 2011

ah, yeğlerdim topuğuna kırılmış yumurtanın
nasıra basılmış acısını
ve işlenmemiş tütün sıcaklığını
ellerime dürebilseydim meğer
şehrin çocuklarına hüznü gösterebilirdim
köy oğlanlarınca seni sevebilirdim seni
tahrik edilmeseydim kent surlarına eğer.

asfaltı tozlarla geri siliyor toprak
bir direnişle alıyor şehri ova
bu yüzden kasabalar hep
sarı ve saman kokusu devlet dairelerinde
ırgat giymiş bir frak kadar düzgün
değilsek, değiliz.

pek cumhuriyetçi bir çokbedenlik dürtüsü
geçit törenleriyle içlerine siniyor
modern diyorlar; kolay, a kind of Medine
ve çok civilisé katmanlar beraberinde
kırk erkek kırk kız ha bire rotasyon
ha bire okları taklit ediniz yazısı
sinyalizasyon tebası özgür bedenler
anlamıyorsak, anlamıyoruz.
viyadükler patlıyor
boşlanmış ellerinde.

bak işte taşra garip sığmıyor akla
sahil denince küçükken, dönüp ağlıyorum
denizin üstünde senin isimlerin
çocukluğumu tüfekle balon yıpratıyorum.
gece aydan gelmiyor, karanlıkken de gece
ve alnımda ecr-i âti yazılmışken fecre
ayaklarım kömür
kulağım nisyan
elif' i sözlere küpelettiğim halde
dilim katarakt.

ben taş toprak geliyorum sana
kulağımda sönmüş bir dağın gürültüsü
belki başat sancılarla geçiyorum başından
başlıyorum saymaya geri atımlarını
bir şimşeğin rengiyle sesi arasından.

elmas değil, bildik
bir tay kadar taysın ve karanlığı ispatlamak
körfez bilen şairin üstümde lanetleri
dolaşıyor yolları belime tanıyorum
altıkavşaklar sekip üstümde parçalanmak.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Çocuklara Gerçek Masallar / 31. Gün

31. Gün
31 Ekim 2011

Balak büyüdü, güzelce

bir ayı oldu.

Ben ayıyı sevdim.

O da beni sevdi

arkadaş olarak.

Vallahi de kızmadım, vallahi de kızmadım.


velakin

şirin masallardaki adalete sıçayım.

30 Ekim 2011 Pazar

Keser ve Sap ve dahî Mukadderat / 30. Gün

30. Gün
30 Ekim 2011

Bu motor ölmez dedikçe bitmiyor yokuş...

Bedduaların çöksün içimde
kamyonlar altında kalayım inşallah
sirke kaynatsınlar gözlerimde benim
çapkın bakışlar teker teker yansın
gelmez yola bineyim, beni üstünden atsın
sığınırsam cehennem de kapansın bana.

her bela bulsun beni, ıskalatmadan
meleklerin amin çektiği saati
öleyim! ölenlere kimse bakmasın
ölümlere susayım canı çıkmayasıca
çıkarsam da öteler kayboluversin
haşir günü bile haram olsun bana.

delireyim, delik bulacak inler tükensin
it ve uğursuzca gülsün halime
takati kalmamış kelimelerimle
çengilerin başına saban koşulayım
saçlarımdan tutup sürüklenirsem beni
geri bırakacakları anda zaman tükensin.

dilesem bile zımnî özürler
bir broadway' i hiç süremeyim
orta halli sevinçler görmesin gözüm

... debriyaja bas da az yüzüm gülsün.

29 Ekim 2011 Cumartesi

Mantar Bulutu / 29. Gün

29. Gün
29 Ekim 2011

Prelude

yankılar içinden güneş
doğacak acılarımıza kefaret
günahlar etrafıyla kaos
fışkıracak ezan
birliğimizi
pink floyd dervişlere çalacak.
tepemizden üzüldüyse albatros
deniz güzelliğine büyüyorsa sefalet
orglarda güller açacak
ve huşu içinde...


1. Sahne - Hamdık

eski bir anarşiste kesiyor cebim
kıvamını kaybeden cefakar taşlar
hiç suç atılmamış uygar sürüsü
insanlar
acıtmak istiyorum ta gözlerinden
ta gözlerine hakikati sokmak
küfürlerle kovulmak alın diplerinden.

işte ramak, işte rağmen
kırılmaya kalkan kirişler var orada
elimizde sürçen hudutlar
sözlerim, biliyorum çok uzağa düşecek
hedefe varınca baş eğen oklar
elimizde, iradenin başat ağrıları.

ve yaşlı bir anarşiste kesiyor ellerim
cebimde çalı dipleri ve sakil taşları
Sakis Köşkü' nden o gün sökülmüş
mirası, anlamsız tesadüflerin.

-hangi ney üflendi de ertelendi kıyamet
sesler duydun ve hiç yürümedin
karınca yuvasının neresiydi tanrı
yaşamak! delirmek için iyi bir sebep.-


2. Sahne - Ham Kaldık

üzümler ya karışacak toprağa bir insan yalnızlığında
ya da hep şilepe kalacak ellerimiz
kapkarmızı renkler göz karanlığında
pers ağıtlarını anımsatan.

ama sesin
yakalaşırsa tam boğazımdan
rengahenk gömleklerini giyerim
ağzından duyulmaz bir şarkı dökülür
gırtlağıma çöker ne karanlıklar

akdenize döşenen raylar pekmeze bulanır...


3. Sahne - Yandık

merhaba
annemin beğendiği kumaşları vardı
bitmemiş dikişleri sana yakıştırırdım
makası sabuna bileyleyerek
beyaz bir çizgi çekerdin
tam üstünden kesilmiş kaşların vardı
ve mahallenin çocukları
hayretle izliyorduk;
otobüsü, caddeyi, bize koşan yeşil adamları
bir masanın iç sesini...

biz şiire hiç
gitmeyen sözlerle sevmek ülküsündeydik
"tirbüşon" derdi bir kız, tutup aşık olurduk
dudakları, dudaklarımızı açsın isterdik
herşeye dair bir sırrı bizden
ağzımızdan sükunetle çalsın.

28 Ekim 2011 Cuma

Sana Direnmek İçin Bana Güç Ver Allah / 28. Gün

28. Gün
28 Ekim 2011

bana pers ağıtları okuyan güzel
şimdi kokain
tarlasından devşiriyorlar neşe ve bilmemnelerceçok
garip huylar
ve zevkler
mütmain gemiler yüzdürüyorlar ve yok
karinadan ölen denizler.

bir hırsı kanırtarak geçiyorlar kuru erkeklerde eteklerinden
ve sesler...

meğer açıklamışbilen insanlar:
rotalarına üzülmek enflasyonist bir dert
üstüne arsenik de kokuyor nefes
hangi çiçeği öpsem gemi yapıyorlar
vurmayınca vurmuyor Nuh' a felaket
böğürtlene üflesem toprakta kalıyor
elimde kalıyor sağlam bir sebep
dilime kupkuru çöken ganimet
yağmur inmiyor, yağmur inmiyor... bu tufan kırık.

...başlıyor çığlıklarını kaktüs ovalarınca gülmek gibi yapmaktan
bizi; imâlı bir merhametle seviyor tanrı.

27 Ekim 2011 Perşembe

Arpalıktan Hikayeler / 27. Gün

27.Gün
27 Ekim 2011

Bak, eşeğimin adını Semergül koydum
Nasıl arpa ya Rab, tek seferde doydum!

ağıtların ninnilerden pek farkı yoktu
bir kurşunla delinirdi eski çoraplarım
fakirlik hal değil fakat ruhumuzdu
seciyem örtünürdü başım çırılçıplak.

okunurdu her Kur'an israf edilmemek
öylesine silikti besmele ve harfler
ikramda ikinciyi istemekse yoktu
uykumuzu alırdı beş karış toprak.

evet toprak, yapma çiçeklere gözlerimle bakan
masmavi şaşıran o eskimiş toprak
şen susmalarla betonlar yutan
hısım gibi kan tutan dostane toprak.

size ölümden başka her şey yeterdi...

26 Ekim 2011 Çarşamba

Savaş Hali / 26. Gün

26. Gün
26 Ekim 2011

şol aklımın emniyet kilidini açıkta bırakma
ya bu atışı kaza et, ya bu hedeften kaçma.

o yaprak düşerse kılıçlarımı bilerim
düşerse yaprak savaş açılabilir
zırhımı çıkartırım kaldığı yerden
bir ağaç damarına saplanır elim.

belki fazla masumdum, biraz fazla mazlum, çok büyük bir kin
taşıyordum içimde hissediyordum
büyüdüğünü, bu yüzden cerahati patlatmıyordum
simsiyah olmasın bu dünyaları
diye aklımda tutuyordum sımsıkı pazularımı kemiren
biliyordum hep kendi etime dişlerimi geçiren
ve öldüren ve süründüren ve
nihayet güldüren
ve muhakkak bozgunla toprağa sürgün eden
asmaların varlığını inkar etmiyordum.

ve tabelanın orta yerinde çıldırabilirim
derdini anlatamadan kaybolur bir köy
çalıların dibine saray kurulabilir
hançeri çıkartmayabilirim de küstüğü tenden
çünkü bunu ayıplamazlar
ne kadar güzelse karıncalar için
asfalt; toprağın üstüne öyle yatabilirim.

o yaprak düşerse gezdiği yerden
göz ve arpacık yetim bakabilir
şarjörler bittiyse günlerce ağacı
süngüler de gül olur kırdığı yerden.

25 Ekim 2011 Salı

Nasibinden Çek, Bul o Aşık Teli / 25.Gün

25. Gün
25 Ekim 2011

rahat ol
fasulyeler kavanozda sakin
anne uykusundan hallice mutfak
fırın yerinde
dolaplar da
buzlar donması gerektiği gibi
musluk ve deniz... yerli yerinde.

eviyeden geçmedi ya hiç
ne yarım bir kayık
                           ne de büyük gemiler
buhar ve sünger demir almadı
uçmazdı nedense aspiratörler
altı kısılmış sözlerin
harlı ateşteyse günler vardı
ve pirinçlere uğrayan
utangaç bir evliya...

artık iyi durulamıyor elin
öptüğüm her yer deterjan kokusu

diziler seni çok mu üzüyor?

24 Ekim 2011 Pazartesi

Kovboyların Nişan Aldığı Gibi / 24. Gün


24. Gün
24 Ekim 2011

hemen halime uygun bi şiir bulmalıyım meşhur şairlerden
western izlemeliyim bol bol, ölen tüm yan rollere
dua etmeliyim.

sapasarkaç saatlerde kaybetme beni
beni bul, beni kedinin adına bağışla
salkımsaçak halılardan alnımı topla
başka bir şehre secde edersem.

kaçarsam, gittiğimi başka çocuklara
söyleme, olur da ilham alırlar
bir sabi dönüp zindana kaçar
kendini süzer bir tren durup
dururken çarpar bakkal ve cipse
o adam kendini sondan hatırlar
cebinde bulursa beyaz bir misket.
başka bir vebal hece edersem.

şimdi annelerimiz elde peksimet
bize yaş pastayı zulmedecekler
zulmolacak sevdiğin kız da
uslu bir çocuk olabilirsen*

*Hamiş: beni kendi yalanımla boğma
berrak sularda kana kana öldür
birleştir. gözlerini kısıp ikiye ayırma
sapasarkaç saatlerde kaybetme beni.

işte bunun için sevgilim,
hep kötüler kaybeder eski westernlerde
koca herifler ağlardık,
iyi adamlar ölünce.

22 Ekim 2011 Cumartesi

Düş An Ma Dan Diye Kafama / 23. Gün

23. Gün
22 Ekim 2011

Hala yeni-ilmedik
                             ipaçlığımıza
son bir sav-aş
som-bir ok
son taş
Câlut' u devirâne
ecek-kadar muhteşem içkiler
hala ayık-zan bana da rüzvar
ebilen rüsgarı
ters-kâr tekrar suratıma çal
neva kâr' ı
neyden...

güzüm bilmesin göz,
                                el-hayalleri
kôr gibi kiranlıkta kaşayım.

21 Ekim 2011 Cuma

Kın Ödevi: Eski Bir Aşk Şiiri Yazınız / 22.Gün

22. Gün
21 Ekim 2011

suvardığın bahçeler gibi beni sev
çünkü hortum girift ve zor bir şeydir
bir düğümün içinden de akabilir su
onu sıkarsan, çeşmesinden çıkabilir de
çıkabilir bir aşk da durduğu yerden.

zırhlar, kargılar, kılıçlar ve demir...
korkmadım yüzümü hiç göstermekten
şakaklarımda eridi telkari ve hançer
alnımın köşesinden gümüşler aktı
üzengime bakınca biten seferler...

hançer, alnımda nazlı bir sahip
alnım, hançerde kavruk bir esirdir.

20 Ekim 2011 Perşembe

Gül Mezarları / 21. Gün

21. Gün
20 Ekim 2011

Dr. Mehmet Remzi Sakarya' ya, dedeme...

Şu düşündüğüm.

toprak' tan.

başka.

bir şey.

olmak istemiyorum...

18 Ekim 2011 Salı

Sistematik Lades / 20. Gün

20. Gün
18 Ekim 2011


Bizde de bi' sürü dilek kuyuları varmış ama İngilizler aşık olamayalım diye üstlerine civa dökmüşler!

hadi, ağaçları pimapen' le değiştir
şiirin ortasına ana sponsor al
bir de
McDonald's' tan işemeden çıkma
ve kolonyayı idareli kullan
ellerini yaprağa silme.

bak, dünkü başaklar ne güzel oldu
taze ekmeğini poşetlere hapset
inekleri kreşe, çocukları kutuya
son pullanma tarihini mektupların
sakın unutma
hadi... Allah' a emanet!

nehirler çağlasın pastoral türbinlerden
bu akşam telefonunu benim için şarj et.

...pervazda kalsın ekmek kırıntıları.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Defin Ruhsatı / 19. Gün

19. Gün
17 Ekim 2011

ölüleri görmek lazım
cesetleri gömmek, örtmek üstlerini
kefenin kavuştuğu yerde bir tat
bu
yaşayabilmek kokusu.

yola çıktığın vakit
matem!
toprağa bitiştiğin yerden
gülmeye başlayacağız.

kabristan bizi uğurlamasın, olur.
ağlayanımız yok nasılsa arkamızdan.

16 Ekim 2011 Pazar

Kanser / 18. Gün

18. Gün
16 Ekim 2011

hadi Allah belamızı versin
bu dünyada kimseye yaranmadan
kemalisti mürteci diyecek,
                                        müselmanlarsa kafir
üç kuruşumuzu dilenciye verip gideceğiz
dedikodular yapılacak münafık gibi arkamızdan.

insandır, kalbinde tümörle doğar
gün batımına doğru esneme hafız
güzel kızlar var... saf kızlar, iyi kızlar
ah, metastaz geçirmeyecek kadar azız...
uykumuzu alamayınca hepsi bizden kaçtılar.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Jazz Bar / 17. Gün

17. Gün
15 Ekim 2011

ne fiyakalı dumanlar kartonpiyere
sinerdik, ağızlığın öptüğü dudak
kristal ve kalın kül tablaları
düşerdik, mokaseni uçuran yere
aklımızda bir köşe ve öyküler vardı...

ah, ellerimizde sürçmedi çakmak
ışığa doymuş karanlık mavi
şarkı ve
o kadını masada bir daha görmek
-çocuklardık, kravatımızın düğümü terli-
cazbantı susturup
öylesine ölmek.

14 Ekim 2011 Cuma

Hala Umut / 16. Gün

16. Gün
14 Ekim 2011

iskele çürük, bu inşaat sakat
işçilerin yüzünde nar çiçekleri
şu çekül eğri, spatula kırık
kürekler dolu eski vakitle
o tuğla erimiş, bu duvar yıkık
işçilerin yüzünde nar çiçekleri.

bina edilmeyecek
fecaat koşarken terli elimiz
iç gülümseten sıcacık evler.
yine de
işçilerin yüzü hala ve hala
o günü özleyen nar çiçekleri...

11 Ekim 2011 Salı

Petrokimyevi Yılbaşı / 15. Gün

15. Gün
10 Ekim 2011

çanlar çekiçler davullar pelerin
tanıdık bir alemin sivrisinek sesleri

üzüm sapında yaban gül
pekmezdir, kurutulup yenir tülbent
ve toprak
öyle zor bir şey değil.
henüz
çocuğa toz şeker vakti, tereyağlı ekmek...

evdir, gelir. baba, fabrika, kapandı
kısıl... insanlar varmış, bil
bozuk tavuk cam kırar ve petkim kızılın
rengidir
sağcılar baba olunca kominist
ve solcular daha da teslim patron
benim ekmeğimi devlete yedirmemek yahut devletten bana ekmek getirebilmek
işte bu:
liberal bir iman
karma
ekonominin
üstümdeki teşekkülleridir.

ev, beklemek, sokak ve oyun
babamlar fırlatsın, yazıhane, müdür
kaz' ın kardeşidir hindi ve onun türevi tavuk
bayatsa yılbaşı işçilere verilir,
verilmez ikramiye ama alınır hak
Peder Beyler
Hac ve grev esnasında
bir sürü eve gelmeyecektir.

O vakit muchas gracias... gras!
Generally Recognized as Safe, in FDA we trust
on mangera le foie gras
oui, ça sera pour une fois
c' est notre foi
grasse...

babamların elleri
yemek kokan
gres yağ.

Yarımca' da bir işçi tanıdım, her yılbaşı High Hopes dinlerdik...

10 Ekim 2011 Pazartesi

İlk Rampa / 14. Gün

14. Gün
9 Ekim 2011

yelkenler suda, iskele yangın
sancakta bakmadığım bir kaçış yolu
bordaya borda, ateşe ateş
ve zehirli yatağan şakırtısı
halatlar...
arkebüsler üstünde parlayan güneş.

yenilmeyeceğiz, bu
deniz geniş, deniz uçsuz... deniz bucak
köhne kalyonlara
karamürselle mahmuzlayacak

ey
suya zülüf dökmüş brigantin
seren dibine vuracak herşey

bu deniz geniş, bu deniz uçsuz... bu deniz bucak!

9 Ekim 2011 Pazar

What was your first phone number? / 13. Gün

13. Gün
8 Ekim 2011

yanıp sönüyor
yıldızlar
değil, modem ışıkları
bize hayaller yakınlaştıran.

taşınabilir heybe dikindim
ve laptoplar
neyi neyle değiş tokuş
Anasayfa   Mesajlar(1)   Bildirimler
ah, spam kutusuna düşmüyor vahiy
bu hali duvarımda gösterme Rabbim

notification' lar uçsun üstüme
elin çekilince bana patlasın ok.

Çıkış Yap

8 Ekim 2011 Cumartesi

Termosifon / 12. Gün

12. Gün
7 Ekim 2011

ama neden keseleniyoruz
hep?
- dünya hızlı döndüğünden.

***

anne bak, anne iyi bak, anne
bak bulutlar uhuladım
hadi bugünlük ölme.

***

sökülmek için varlar
duvar kağıtları
keçe kalem. şiir. eski moda yaprak.

***

... ve koltukta yüz bırakmış saçlarının gölgesi.

7 Ekim 2011 Cuma

Hadi Odamızda Oyna... / 11. Gün

11. Gün
6 Ekim 2011

kuğuyu martıya vurduran bahçe
çiçeği eliyle koparan insan
ve çevremde
kalorifer petekleri
deniz korsanı arılar
ve bir velet;
- kovanda şeker var, kovanda şeker var!

o dereden henüz geçmedik
suyun tersine aktığı orman
nergis aşağılık
kompleksli
teyzeleri feministe çeviren zaman
yorgun bal porsukları
ex atmış tembel
hayvan gibi bağıran velet;
- lego' lar şilepe, lego' lar şilepe!


ah, ulular faka basmazdı güya;
akrebi gözünden tanıyan bilge
egosunu keleşle tarayan çelebi
ve oyuncağı salondan kaldıran eli
ve bir velet;
- avuçları kirli, avuçları kirli!

6 Ekim 2011 Perşembe

Çocuk ve Ev / 10. Gün

10. Gün
5 Ekim 2011

sevmezsem menteşe bana bağırır
koluma asılır kapının kolu
eşikler sussun diye
ellerimi kirlettim.

fayansta suratlar kızmasın bana
aynaya ağlamayı dünden öğrettim.

4 Ekim 2011 Salı

Senden Önce Son Soru / 8. Gün

8. Gün
3 Ekim 2011

Kaçın
üstümüzde güneş var!
üstümüzde güneş var, üstümüz güneş
ayağımı terk eden dargın ayak izleri
içimiz kof
                başka ine kaçın!
inlerde hala bir sarmaşık var
toprakta aczimden doğan keşifler
boşlukta yanacak
                            bir cine sarılın
üstünde güneş var, üstümüz güneş...

Neden
anlayamadım
kendi gölgesine sığınamaz insan?

2 Ekim 2011 Pazar

Bak Ne Yazmış Oğlusu / 7. Gün

7. Gün
2 Ekim 2011

- ah muhsin ünlü' ye -
Rabbim, şimdi adını koyamadığım
bir tembel hayvan oturuyor çeperlerimde
bu çağda uyumanın haysiyetiyle
Kutsal Kase' ye pasiflora koyayım.
koyayım, cümlesine, adım bu olsun
haklı bir öfke gibi patlasın yağmur.
Rabbim gör Rabbim duy Rabbim bir el at
Rabbim bu kez de dediğimi yap ne olur!

İşte misafirler takılıp düşsün eşikte
hak bilmeyen adamlar babama selam versin
Allâhümme salli alâ
pek âlâ, âli ve âlim olacaktı oğlunuz...
Bu sövdüğüm son tiren, rayları sökün
Hayır Judas, çarmıhtan bana gülmeyeceksin.

Rabbim, o tarz bir film oynasın bende
yüzüme tokatlar yel gibi seksin
Rabbim, ben de sordum kızın elinde çiçeğe
ah, evet derse yakamdan bağlayın gitsin.
al bu sigarayı da sen sar, bu sigarayı da sen sar...

Beynimde çok kızgın bir dedektif mor
yar göğsüne düşmüş karışık sicim
ağlayıp anlamadığım cümlelerim vor
eh, onları da şu kıza saklayım Rabbim.
- anneciğim, sütüme şu ilaçtan koya? -

Senle aramızda ince fark Muhsin
yoruma açık hadis gibi keskin
görmediğim tirenlerle baştan çıktım
Lübabesin Lübabesin Lübabe Rabbin!
zannediyordum: Salebe, Salebe yine Salebeyim.
- sevgilim, kolların boynumda kala? -

1 Ekim 2011 Cumartesi

Neden Böyle Olduk' a Girizgah / 6. Gün

6. Gün
1 Ekim 2011

çocukluğum biraz garip
geçti
ne bileyim
bir şeyler, bir şeyler, bir şeyler
işte
beyaz şapka, zenci, işte patron sevmeyen şarkıcılar
üstelik yan komşudan "Türkiye" sesleri
sene tam olarak
henüz televizyonumuza kumanda taktıracakmış babam.
hep bi milli maç havası...

çocukluğum garip
bir şeyler, bir şeyler
polis arabam ve marley
çizik
halıda oynuyor annem "kasaba ufak yercilik"
halbuki Marlena Shaw ne yakışırdı ona.

çocukluğum
bir şeyler
beni içinde var eden sis
büyük olduğum vakit
neden?

bana çoktan tirenler çarptı
kız görünce ağlasın muhsin.

30 Eylül 2011 Cuma

Çocukluğumdan İtibaren Flashforward

5. Gün
30 Eylül 2011

meydan görmemiş öküz
kadar atılıyorum ortaya
halbuki
bende bir nerd' ün
uzaktan muhabbeti var.

yanlış tahminlerde bulun
ben köpeğin olayım.
adi pizzacılarda sürsün bisiklet
futursuzca
'Jurassic Bark' ağlatsın beni.

29 Eylül 2011 Perşembe

Allah' ım seni bir kez kandırayım, amin. / 4. Gün

4. Gün
29 Eylül 2011

unuttuğum günahlara mazeretim
yok. Dualarımsa hileli biraz.
"Rabbim
öyle bir yalan getir ki aklıma
kurtarsın ahirette bütün cehennemi"

ey her mekanda her şeyi
bana doğru gel
bildiğini görmezden.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Çöle Vazgeçmeden Evvel Orman / 3. Gün

3. Gün
28 Eylül 2011

vaktiyle çam iğnelerini yorganıma biriktirmiştim
böylelikle sen yokken üşümemenin
orman kokulu bir yolu vardı
engebeli yatağımın üstünde
kibar salyangozları kulağıma bırakıp
özenle masal okurdum kabuklarından
yonca çiğneyen periden
öksürük şuruplu geceden
kilimdeki desen
ve küçük sepetlerden ayrılmadan önce...
ecinni gibi aniydi şehir.

Akbaba Sokağı' nda cesetler dolanır
beyaz-noir bir film bahçesidir yerler
gölgeler fısıldamaz, olabildiğine bağırır
jilet, falçata, tornavida ve bıçak
ve bilek
polifonik çalar ödemeli arabesk
-varsa bir' e, yoksa yok' a basınız
siyahın bir tonudur eski filmlerde güller
so; the millennium is just an illusion.

vaktiyle bir günü havadayken tutup
annemin kavanozuna hapis etmiştim
böylelikle ölmenin bir yolu vardı
tel kapağı son duama iyi denkleştirip
her köşesi ormandan bakışlar kokan.
çamlar bu şehre kalın gelmeden önce...

Akbaba Sokağı' nda cesetler dolanır
ne cafcaflı ironidir köşede "çöp konteyneri"
gölgeler ağlamaz, ölebildiğine ölür
leş gibi bahtsızlıktır her cismin yeri
her siteye en az üç güvenlik düşer
siyahın bir tonudur eski filmlerde güller.

27 Eylül 2011 Salı

Çöl ve Kaktüs / 2. Gün

2. Gün
27 Eylül 2011

"hala merak ederim
yol kenarındaki çöpler
bir köşeden bir köşeye
nasıl sürüklenirler."

kaldırımların emin tıkırtısı yok
yok! sert cisimlerin varlık duygusu
kuma tutunmak gibi acıklı bir sofra;
rızkını fırtınadan
günü uzaktan
kendini Tanrı' dan bileceksin
aklını da hayretten.

çünkü çöl dingin ve tek
bir nefeste geçilmek ister.
vahaya aldıranlar vahada
ize bakanlar izlerde kaldı.
bu tadı ilk defa dokunurcasına
usta bir âmâ gibi adımlayacaksın
girdiğin çölü yek seferde.
kulağına şehirden anılar düşecek.

"çelik jantlar ve caka satan
eyeliner çeken sarışın kızlar
ve anestezik saç boyaları
yok! tırnağına çömen pasta ciladan
sigaradan solan klavyeler yok.
evet yok! akıl çizen kesik ışıklar
fotokopiden gözlerine koşan
cebinde titreyen boş işlerin yok!"

dipdiri sana ağladığım halde
yıllanmış ölü kadar ihtiyacımız var
dirilmek için mucizelere
madem ki çölde de peygamber var
geçeceğin güne su biriktiriyorum.

Bir şiir başlıyorum gibi en sonundan
"seni seviyorum."

26 Eylül 2011 Pazartesi

Baş Taksim / 1. Gün

1. Gün
  26 Eylül 2011


öyleyse ilan ediyorum kendimi
hunharca koparttığım papatyalardan
bu çöle maya çalmakla memur
ben, kendi topraklarımdan
öz be öz gövdemi yiyerek
kökünü Sina' ya akıtacak olan
kumulları bahçe kılmakla meşhur
bir kaktüsüm.

yapraklarımı okşarsa elleri yanar
kanlı ilaheler uzaklaşır benden
hep öteden sever beni, sevgilim
tiksinir, çocuklar hoyrat yüzümden.
derin' imde suyu temiz tutmak için
işte tüm bunlardan feragat ediyorum
fare yuvalarına kamet getirecek
bu çöle bağışlayan diyecek bir kaktüs.

ama hala anlamadım,
serçeler yurduma doğmadığından
ve bilinmeyen taşırdı tozlu fırtına:

o adam,
İsa olduğu için mi çarmıhı kabul etti
çarmıhı kabul edince mi İsa olabildi?

Kırk Gün Şiirleri ve Açıklama

Beklenen çılgın projemiz (!) kısaca şudur ki; bugünden başlayarak kırk gün boyunca her Allah' ın günü bir adet şiiri yazıp yetiştirip sizlere sunmak. Akla gelecek sorulara binaen, nasıl bir şey olacak:

Hayır bunlar önceden yazılmadı; hayır eski müsveddelerimden bir şeyler rötuşlayıp yayınlamayacağım; hayır önceden aldığım bazı notlardan derlenmeyecekler yahut yok denecek kadar az olacak, bunun sözünü verebiliyorum ve nihai olarak hayır bir pastiş çalışması olmayacak bu, ara ara bu tür şeyler çıkabilir bilmiyorum fakat yapacağım şeyin yekununu kesinlikle bu oluşturmayacak. Her gün yeni baştan, evvelden temelini atmadığım bir şeyler yazıp okunabilecek hale getirmek. Her gün bunu gece yarısından biraz sonra bloga koymak; kırk gün boyunca kırk tane şiir. Tematik bir çalışma mı olacak, büyük ihtimalle öyle.

Peki neden? Evet farkındayım ki şiir yapılan bir şeydir. (haaadi canım) Üstüne düşünülmelidir falan feşmekan... Amacım açıklarken "birader kusura bakmayın" dedirtecek kadar basit: "Ulan n'olur acaba böyle bir şey denesem" sorusunun cevabını bulmak. Zamana karşı kısıtlı bir durumdayken şiir yazma mecburiyetinde kalsam ortaya ne çıkardı acaba? Denediğim şey öyle "sanatçı/küratör bu performansında/sergisinde insan ve zamanın lineerliği arasında dialektik bir şeyini şey ettiğimin şeyi kurma çabasında..." gibi ulvi ve post-moderen amaçlara sahip değil. Büyük beklentilere de sahip değilim, yüksek ihtimalle çok matah bir sonuç alınmayabilir. Zaten zamana karşı yarışmazken de iyi olduğum söylenemez.

E yaz, kendin oku evde diyenler (ki gayet haklılar) için iki cevap var; birincisi okuyacak birilerinin olması motivasyonu da, üstümdeki baskı, özen vs gibi unsurları da değiştiriyor. İkincisi; marifet iltifata tâbidir, birileri okusun ki iyi bir şeyler çıktıysa işe yarasın, saçmalıyorsam da insaf sahibi bir kul kafama vurup sakin ol şampiyon desin. Zaten epic fail denecek hale geldiğimi hissedersem üstelemem bırakırım, ille de kırk gün dolacak diye bir kaidem yok. Neden kırk gün denirse, ben de bilmiyorum. Hem tadında kalsın hem de beni kanırtacak kadar uzun bir süre olsun dedim, kırk fena gelmedi gözüme.

Fakat yüksekten atalım ki namımız yürüsün; hazır olun çok acaip bir şey tecrübe edeceksiniz bu kırk gün boyunca diyorum sizlere. Edebiyatı dünya çapında yavaş ama dibinden oynatacak, ehem, şairlere kalem bıraktıracak bir çalışma geliyor, hem de şu andan itibaren bir kaç dakika içinde başlayarak...

Selametle...

20 Eylül 2011 Salı

Alçak Gönüllü Bir Seyyah' ın Cep Defterinden

ne, nereye, nasıl gidiyor? Hem de neden!
sorularımı çekiyorum sorularının cebinden
yatıyorum, gururlu bir mevsim gibi güzel kızların alnında
yürüyorum, o kır ağaçların fışkırdığı nehirden...

-ah- biri de bağlasaydı şu kaos vehmini
bir hışım, bir cenin, bir rüzgar ve ölüm.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Fair Trade

garipti, şaşırdık, anlamadık biz
biz, biz... iyi adamlardık halbuki...

- üzülme, eğilemeyeceğin kadar alçaktaydı dallar.

hayır, bu çilek sevmeyi lezzetsiz kılmaz.

30 Ağustos 2011 Salı

Otur Yiğen Bi' Oralet İç

"Bıçak çeker ya şu İtalyanlar
Türkler de öyledir mesela
Sicilya! Birbirine benzermiş Akdeniz
İspanya, Yunan, Güney Fransa..."

Kahvede amcalar da bulunur elbet
ya Viyana önlerinde kalmıştır kimi
ya solcuların amına komuştur devlet.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Romantik Bölgeselleri Hemen Zıplayamayan Adem' le İyi Yüzme Bilen Tembel Hayvanın Hikayesi

Gözlerine bakınca
artistik laflar edemez
doğal seleksiyona uğrayan bir şair.

aahhh aşk!
bal porsuğu gibi sevimli bir isim...

21 Temmuz 2011 Perşembe

Bir Sabah Ansızın Dünkü Felakete Uyanmak

Rabbim anlat,
kargalar neden çok penceremde!

Nuh' tan bir iz arıyordum, buldum.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Lütfen İnsanları Yanlış Duraklara



ağlasaydık bile ferahfezadan serin olmazdı akşam…


eskiydik, ve yakarak gökleri
zamanın ortasına keşke düşmeseydik
dün, bizi içinde kaybeden bahçe
şimdi o çiçeklerden gösteremediklerimiz…
soluyarak yelkenin en tepesinde
maziden bir yıldız kalmalıydık.
ah, o çiçeklerden gösteremediklerimiz


güzeliz yakışmayacak kadar
bugüne, ve lanetliyiz hep temiz
kalmakla bugünde.